30 Eylül 2014 Salı

Düşen Bir Trendimiz Var...

Geçen sezonu nisan ayında şampiyon olarak kapatan Fenerbahçe pazar akşamı İsmail Kartal yönetiminde 5.resmi maçına çıktı.Maç öncesi bu maçı tam puan kaybetmelik maç olarak görüyordum,takımımız beni yanıltmadı.Takım boyu,alan paylaşımı ve bireysel hatalar birlikteliğiyle oluşan ancak Trabzon ve Gaziantep'in değerlendiremediği fırsatları Akhisar Gekas ile değerlendirerek 3 haftadır zıplayan çekirgeyi durdurdu.

Fenerbahçe haliyle Anadolu'da gittiği herhangi bir deplasmana kazanmak için çıkar.Fenerbahçe gibi takımların bu tür maçları kazanmak için genelde tercih ettikleri yöntem savunmayı öne çıkartmaktır ama bunun oyunu domine etme,hücum sürekliliği sağlama ve savunmada az pozisyon vermeye dönüşmesi için önde baskı gerekir.İster kısa pasa ister direkt pasa dayalı oyun oynayın savunmanızı öne çıkartırsanız topu kaybettiğinizde o presi yapacaksınız.Eğer yapmazsanız arkada bıraktığınız büyük boşluklar hem kalenizde pozisyon görmenize  hem de hücum sürekliliğinizi kaybetmenize sebep olur.Fenerbahçe'de geçen seneden farklı olan en önemli şeylerin başında bu geliyor.İlerideki oyuncular basmadığından takım boyu uzuyor orta alan ile savunma arası genişliyor ve bu kalemize pozisyon olarak geri dönüyor.İleride baskıyı kuramadığımız için rakibi çıkarken yakalama işini de yapamıyoruz,oyunu rakip yarı sahada oynama işini de.Oyun sürekli git gel haline dönünce zaten acaba sıkıntı mı var denilen fiziksel gücümüzü de bu git gellere harcıyoruz.Bu baskıyı kurma konusunda sıkıntının sebeplerinden biri Diego olarak görülebilir ama bence temel sorun Diego değil,en uçtaki 3 oyuncu...Acaba bu oyuncuların baskı yapmamasının sebebi ne? Canları mı istemiyor? İsmail Kartal mı istemiyor?Yoksa istiyorlar ama fiziksel olarak yetersiz oluşları mı buna izin vermiyor? Bu sorunun cevabını ben bilmiyorum ama sebep her ne olursa olsun bu sezonu çöpe atmamak istiyorsak bu sıkıntıyı çözmeliyiz.

Aslında bütün bunlara rağmen Fenerbahçe hatrı sayılır oranda topa sahip oluyor ama yerleşik bir rakibe karşı yavaş ve hareketsiz şekilde oynadığınız sürece bunun pek de bir önemi yok.Fenerbahçe hücumda inanılmaz derecede hareketsiz, bilgisayardaki futbol oyunlarında pozisyon değişikliğini  en alt sınıra indirmiş gibi.Orta saha ile hucum arasında bağlantıyı sağlamaya çalışan Diego ilerideki 3'lünün hepsinden daha fazla mücadele etmesine,istemesine rağmen bu kadar etkisiz gözüküyorsa en büyük sebebi de bu zaten.Çünkü Fenerbahçe'de topu ayağına alan her futbolcu pas atacak arkadaşını bulamadığı için uzun süre topu ayağında tutmak zorunda kalıyor.İleri 3'lünün kanatlarında oynayan futbolcular orta alan ve beklerdeki takım arkadaşları top yaparken rakip savunmanın kucağında bekliyorlar.Beklerin önüne  gidip onlarla pas alışverişinde bulunan yok,ceza sahası yayının çevresinde istasyon olup oyunu kanatlara açan,geriden gelenlerle verkaç yapıp onları tehlikeli bölgeye sokan yok,ceza sahasına gelen ortalarda ön direk koşusu yapan savunmanın dengesini bozan yok.Bu kadar durağan bir takımın pozisyon bulması gerçekten çok zor.Zaten Galatasaray,Gaziantep,Trabzon ve Akhisar maçlarını uzun süre berabere veya geride götürmesine rağmen bu maçların toplamında Fenerbahçe geçen sezon berabere giden bir deplasman maçının ikinci yarısında bulduğu pozisyon kadar pozisyon bulamadı.

Geçtiğimiz sezon başında Fenerbahçe yine ne oynadığı belli olmayan dağınık bir takım görüntüsündeydi.O sıralar taraftarlar arasında konuşulan çözümlerden bir tanesi 4'lü savunma önünde 1 ön libero ve onun önünde 3 merkez orta saha olacak şekilde 4-1-3-2 formatıydı.Bunun dile getirilmesinin en önemli sebebi de takımın bireysel anlamda iş yapabilecek,oyuna hükmedebilecek oyuncu açısından Fenerbahçe ortalamalarının altında oluşuydu.Bu şekilde dizilerek yapılacak baskıyla rakibi boğmak ve sonuca gitmek planlanıyordu.Ersun Yanal Konya maçından sonra takımı bahsettiğimiz şekilde dizmese de oyun anlayışı olarak kafamızda kurduğumuz hale getirdi.Ligin yüksek tempoya ulaşabilen takımlarından biri olan Beşiktaş'ın teknik direktörü Bilic,10 kişi olan Fenerbahçe karşısında galipken beraberliği zor kurtardığı maç sonunda Ersun Yanal'ın hakkını veriyordu.Bu takım orta saha ve hücum hattında sahaya aklını ve tecrübesini koyabilecek 2 oyuncusundan birisi kanatta oynamasına rağmen çok kolay adam geçme özelliği olmayan,teknik yada bireysel anlamda iş yapabilme kapasitesi sınırlı Kuyt;diğeri de sezon içerisinde 20 maçı zor gören,duygularına yenilen Emre olmasına rağmen nisanda şampiyon oldu.Bu takım rakiplerine ve taraftarına maçın her anı biz bu maçı kazanacağız hissini verdi,bunu yaparken de en önemli yardımcısı yüksek fizik gücüydü.Fenerbahçeli bir muhabirin son Akhisar maçında yerel gazetecilerin maçı çok rahat bir şekilde ,biz bu maçı kazanırız havasında seyrettiklerini belirttiğini not düşelim.Mevcut kadromuzu,taraftar beklentilerini ve ligimizin yapısını göz önüne alırsak çözüm için yapılması gereken geçen seneden farklı değil.

Peki Fenerbahçe'deki  sorunları kim çözecek?Bu sorunun cevabı tabiki temelde İsmail Kartal ama sorunu çözmek için önce sorun olduğuna inanması gerek.İsmail Kartal gerek yaptıklarıyla gerekse söylemleriyle bu sorunu çözecek kişi gibi durmuyor.Şu maçtan sonra yükselen trendimiz var,Türkiye ortalamalarının üzerindeyiz,ikinci yarı 4-5 pozisyonumuz var gibi açıklamaları yabancı bir teknik direktör yapsa yerden yere vururduk ama burayı bilmiyor der geçerdik.Yıllarını Fenerbahçe'de geçirmiş birisine bu söylemler uymuyor.Bu takım geçen sezon ligi 10.felan bitirmedi,martta statta gol atınca eller cebimizde sadece tebessüm ettik,kahvede gole yerimizden kalkmadık,nisanda şampiyon olduk.İsmail Kartal'ın açıklamaları bir sürü tuhaflık ve çelişkiyle dolu hal böyle olunca da insan umutsuzluğa kapılıyor.Umutsuzluğun sebebi yaşanan şu tablonun normal olarak görülmesi,ortaya ikna edici bir çözüm koyamamak.Yoksa normalde büyük umutsuzluğa kapılacak bir tablo yok. Çünkü bu takımın kapasitesi belli,geçen sezon yaptıkları ve ligimizin hali ortada.Fenerbahçe çok sakatlık felan olmazsa diğer takımlar da böyle devam ederse şu haliyle bile şampiyon olabilir.Çözüm için denenecek yol belli ama deneyecek olan kişide ciddi sorunlar var.Geçen sezon başında Ersun Yanal benzer sıkıntıları yaşamıştı ama biz Ersun Yanal'ın bir planı olduğunu fakat bunu uygula(ya)madığını düşünüyorduk,İsmail Kartal'ın uygula(ya)madığı bir planı olduğundan bile şüpheliyim.

İşin özeti bahsettiğimiz sıkıntılar çözülmezse bol miktarda azizsilin ile 2 ileri 1 geri gideceğimiz bir sezon olacak gibi duruyor.Gerçi önümüzde çok zor bir fikstür var.Bu fikstürden Aragones sezonu gibi birşey de çıkabilir,Kadıköy'de istifa sesleri de duyulabilir.Her ne kadar inanmasam da tam tersi derbi motivasyonuyla farklı oynayan bir Fenerbahçe'nin kendi gibi sorunlu ezeli rakiplerini yenmesiyle yakalayacağı şaşırtıcı bir ivme de olabilir.Bekleyip,göreceğiz.

21 Eylül 2014 Pazar

Kadıköy'de Her Maçı Kazanmış Olsak...



Aşağıdaki tabloda sırasıyla Fenerbahçe'nin son 17 sezonda ev sahibi olduğu maçlarda kazandığı ve kaybettiği puanlar ile o sezon şampiyon olması için fazladan alması gereken puanlar yer alıyor.


13-14    45      6       -
12-13    38     13     11
11-12    45      6       2 (Normal sezonda)
10-11    45      6       -
09-10    41     10      2
08-09    39     12     10
07-08    44      7       6
06-07    38     13      -
05-06    43      8       2
04-05    48      3       -
03-04    39     12      -
02-03    35     16     34
01-02    46      5       4
00-01    51      0       -
99-00    31     20     18
98-99    44      7       6
97-98    41     10      5

Fenerbahçe son 17 sezonda ev sahibi olduğu maçlarda

1 kere 51
1 kere 48
1 kere 46
3 kere 45
2 kere 44
1 kere 43
2 kere 41
2 kere 39
2 kere 38
1 kere 35
1 kere 31  toplamış.


Fenerbahçe son 17 sezonda 6 kere ligi şampiyon bitirmiş.

Fenerbahçe ev sahibi olduğu tüm maçları kazanmış olsa son 17 sezonda 16 kere

49 puan toplasa 13 kere
47 puan toplasa 10 kere
46 puan toplasa  9 kere
45 puan toplasa  8 kere
43 puan toplasa  7 kere şampiyon olmuş olacaktı.



Bu hesaplar o sezonki mevcut puan tablosundan yola çıkarak yapılmıştır.
Sezonların gidişatı dikkate alınarak yapılan araştırmalardan farklı çıkarımlar yapılabilir.
Muhtemelen rakiplerimiz için de bizimkine benzer tablolar ortaya çıkacaktır.
Bu tablo farklı şekillerde okunabilir benimki sadece meraktan araştırdığım birşeyi paylaşmak...



20 Eylül 2014 Cumartesi

Eskiye Dönüş...



Pazar akşamı Trabzon'da 2012-2013 sezonundaki Fenerbahçe'nin benzerini gördük.
İsmail Kartal göreve geldikten sonra oynanan Galatasaray ve Karabük maçları gibi.Topa sahip olmayı futboldaki geri kalan herşeye tercih eden,taraftarın sıkıntılı günler geçirmesine sebep olan oyun anlayışı.Fenerbahçe % 70'e yakın bir oranda topa sahip olup kendi sahasına çekilen rakibinden daha az net gol fırsatı yakaladı.İstatistik herşey değildir ama çok şey gösterir.Topa rakip ceza sahası çevresinde sahip olsanız bile onu 3 direğin arasından geçiremedikten sonra bir anlamı yoktur.Fenerbahçe son 2 sezonda birbirine zıt iki futbol anlayışıyla sahada yer aldı.Ben ikisini de tam benimsemesem de ikincisinin verdiği sonuç ortada.İsmail Kartal bu oyun anlayışının artılarını alıp eksilerini artıya çevirmek yerine ısrarla daha önce başarısız olduğu oyun anlayışıyla başarıya ulaşmaya çalışıyor.Bu oyun anlayışı eğer sadece Trabzon,Galatasaray,Beşiktaş deplasmanları için uygulanmaya çalışılacaksa bunu bir nebze kabul edebilirim ama Fenerbahçe Karabük maçında önde oynadığı dakikalarda da bunu oynamaya çalıştı beni gelecek adına en çok umutsuzluğa sevkeden de bu...

Fenerbahçe ligde oynayacağı maçların büyük çoğunluğunda rakibi açmaya çalışan taraf olacak. Maçın ilk 35-45 dakikalık dilimini rakibi tartarcasına,temposuz şekilde oynamak Fenerbahçe'yi sıkıntıya sokacaktır.Karşınızda olacak olan takımlar mükemmel sistemlerin ürünü,çok tehlikeli takımlar felan olmayacak,Şampiyonlar Ligi yada Avrupa Ligi maçı oynamayacaksınız.Biraz baskıda "böyle hata olur mu?" diyeceğiniz cinsten işler yapacak oyuncularla dolu takımlarla oynayacaksınız.O yüzden böylesine temkinli bir oyun oynamaya gerek yok.Ayrıca bu oyunun sanılanın aksine kalemizde daha az pozisyon gördüğümüz bir oyun olduğuna da inanmıyorum.2012-13'de kendi sahamızda bu oyun anlayışıyla yediğimiz kontraları,kaybettiğimiz puanları unutmayalım.Fenerbahçe'nin geçen sezon Kadıköy'de hiç bir maçta o sezon düştüğü hallere düşmediğini aklımızdan çıkarmayalım.İleri üçlünün yerleriyle oynamak,geçen sezonki dizilişin dışına çıkmak şu an için bence yapılmaması gereken şeyler.Özellikle Diego'nun gelmesiyle benim de aklıma yatan bazı dizilişler olsa da sahada bu işlerin kolay olmadığını gördük.Tempo,önde baskı,topu kanatlara hızlı aktarma,bireysel beceri,duran top,yüksek fizik gücü gibi şeyler bazen beraber bazen teker teker Fenerbahçe'nin bu ligde oynayacağı maçları çözer.Aslında bunlar Fenerbahçe'ye özgü şeyler değil genel şeyler ama mevzu denenip denenmemesinde...Asıl beni mutsuz eden,umutsuzluğa iten de bunları yapacağına inandığım bir takımımız varken ve bunları yaparak nisanda şampiyon olmuşken eski halimize geri dönüş yapmış olmamız.

Bir de önerim var...
Maç esnasında ve maçtan sonra teknik heyetten bir kişi sosyal medya aracılığıyla taraftarın 
nabzını tutup bunları İsmail Kartal'a aktarsın.Sosyal medyada gazetede yazan,televizyonda ahkam kesen insanlardan çok daha fazla bu işi bilen insanlar var.Onların yorumlarını takip etmenin belki de faydası olur.Elbette İsmail Kartal ve ekibi de futbolu bilen insanlar ama bazen öyle şeyler oluyor ki insan böyle birşey nasıl yapılır diye şaşıp kalıyor.Devamlı maç seyreden 100 kişiye sorsan 5 kişinin yapılsın demeyeceği işler yapılıyor.Neticede bu iş taraftarı mutlu etme işi bu sebeple taraftar nabzını ölçmek adına böyle bir işin yapılabileceğini düşünüyorum.Bu asla takımı taraftar yönetsin önerisi veya kime sorsan İsmail Kartal kadar anlar düşüncesi değildir.İnsan en etkili şekilde yaptığı işlerde bile zaman zaman yanılgıya düşebilir,farklı bir bakış açısına ihtiyaç duyabilir.Belki bu sayede devre arasında teknik heyet takımın bu temposuzluğundan taraftarın şikayetçi olduğunu görür.Belki İsmail Kartal maçtan sonra 90+2'de oyun 0-0'ken Emenike'yi çıkarıp Selçuk'u oyuna almasını normalden farklı bakış açısıyla bir daha düşünür.

2012-13 sezonu 1987-88 sezonundan sonraki 26 sezonda Fenerbahçe'nin en az gol attığı 3.sezondur.Maç başına atılan gol hesabı yapılacak olunursa en az gol attığı 2.sezondur.

2012-13 sezonu 1992-93 sezonundan sonraki 21 sezonda Fenerbahçe'nin en çok gol yediği 4.sezondur(2000-2001 ile beraber)

2012-13 sezonu 1990-91 sezonundan sonraki 23 sezonda Fenerbahçe'nin en az averaja sahip olduğu 3.sezondur.

2012-13 sezonunda 56 gol atıp 39 gol yiyen Fenerbahçe 17 averaj ve 61 puanla ligi 2.bitirmiştir.

2013-14 sezonunda 74 gol atıp 33 gol yiyen Fenerbahçe 41 averaj ve 74 puanla nisan ayında şampiyon olmuştur.

Bu oyun taraftar için oynanır.Fenerbahçe taraftarı 2009-10 sezonunda 6.hafta 18 puan varken bile mutsuzdu çünkü oyun istedikleri gibi değildi.Sonuç olarak işler yolundayken mutsuz olan bir taraftar topluluğunun sonuçlar istenildiği gibi gitmezse ne hale geleceğini tahmin edersiniz herhalde...

Aykut Kocaman Fenerbahçe tarihinde en sevdiğim insanlardan birisidir çok önemli işler de yapmıştır ama farklı düşündüğümüz çok nokta vardır ve bu yazıda saha içine dair yazılan herşey "sadece ligimizle" ilgilidir.