1 Eylül 2015 Salı

Başka Yol Yok Tüm Yollar Çıkıyor Sana



İzmit-Kartal belediye otobüsüyle başlayan Kadıköy yolculuğum Kartal metrosuyla devam etti. Muhtemelen maçın saati sebebiyle otobüste perşembe günkü çubuklu yoğunluğu yoktu. Metroda ise çubuklusu olmayanlara "Fener'in maçı mı var bugün?" dedirtecek kadar yoğunluk vardı. Her ne kadar Adapazarı-Haydarpaşa treni Söğütlüçeşme'de durduğunda oluşan tablo gibi olmasa da maça çubuklularla beraber gitmek hoş bir tablo oluşturuyor. Maç öncesi iskele,Fenerium,Migros,Dereağzı arası turlardan sonra stada girdim. Koridorlardaki televizyonlarda Trabzon maçı açıktı ve daha sonradan izlediğim üzere Trabzon kazandığı komik penaltıyı kullanmak üzereydi. Penaltının kaçmasıyla beraber koridordaki tezahürat herkesin yüzünde bir tebessüm oluşturdu. İki Volkan,Alper ve Ozan tribüne çağrıldığında yapılan tezahüratlar Bursa maçına giremememize sebep olabileceğinden hiç hoşuma gitmedi. Sonra Musa geldi veda için son kez doya doya bağırıldı. Musaaaa Musaaaa.... Herkes gelir geçer Fenerbahçe kalır.Emeklerine teşekkürler,yolu açık olsun.

İlk 10 dakika coşkulu başlasak da pozisyonlar gelmedi.Takımda coşku var fena da oynamıyoruz gibi gözükürken dakikalar 20-25-30 diye geçiyordu. İyi oyun düşünceleri yavaş yavaş kendini "Şu dakika oldu hala pozisyon yok." düşüncelerine bıraktı. Bu bölümde iki takımın oyuncularının da sık sık kendilerini yere bırakması da can sıkıcıydı. Kjaer'in bir pozisyonda savunmayı öne çekerek Eto'ya Egemen'i anımsatan bir baskı yaparak topu kazanması çok hoşuma gitti ve bu bölümde Fenerbahçe coşkulu oyununu pozisyonlara dönüştürmeyi başardı. Birkaç deneme başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra Van Persie-Nani iş birliğiyle güzel bir gol izledik. İkinci yarıda oyunun kontrolü elimizdeydi. Bu devrenin başında hakem penaltı ve kırmızı kart olması gereken pozisyonda doğru karar verse maç farka gidebilirdi. Fenerbahçe 2.golü atsın da erken çıkıp son otobüse yetişeyim diye beklerken bir hafta önce olduğu gibi pozisyon yokken gol oldu. Bu bölümden sonra takımın 2.golü bulmak için arzusu,oyunu rakip yarı sahaya yıkması önemliydi ama pozisyon üretme konusunda sıkıntılar vardı. 89'da stattan çıkmayı düşündüm ama saate bakıp otobüse yetişemeyeceğimi anlayınca vazgeçtim. Son anda serbest vuruş oldu,Nani topun başına geldi. Sonrası tanımadığım,bugün görsem de tanımayacağım birçok kişiyle sarılma,"gooooooooool" diye bağırma,tuhaf sesler çıkarma,zıplama,koltuklara vurma,"Luissssssss Naniiiii","Buraya buraya Fenerbahçe buraya",kafamı musluğun altına sokma, su alıp akıta akıta içip oh çekme falan...

Otobüs kaçınca okula gidip orada sabahlamak zorunda kaldım. Metrobüse giderken 5-6 yaşlarında bir ufaklığın sürekli "Fenerbahçe adamın..." diye bağırması herkesi güldürdü,neyse ki şimdilik daha fazlasını aklında tutamamış. Yolda tezahüratlar,Nani'nin golü aklıma geldikçe gülümsemeler derken Zincirlikuyu'ya geldik. Oradan okula geçtim. Çay,poğaça,telefondan yorumlara bakma derken saati 02:30 ettim,biraz okulun içinde gezindikten sonra tekrar kafeye döndüm. 3.bardak çayı isteyince orada çalışan arkadaşla muhabbete daldık,5.bardaktan sonra onun çalışma zamanı geldi. Kafenin mutfağına girdik o simitleri,poğaçaları fırınlayıp hazırlarken ben de yanında takıldım. Metronun çalışma saati geldiğinde çıkan simitlerden ilk ben alarak eve döndüm.Dönüş yolunda çok sayıda Fenerbahçe formalı insan görmek beni mutlu etti. Geçen sezon kaçan neşemizin yerine gelmesi önemli...

3.haftayı bitirirken 7 puanla lideriz. Oyun olarak ileri gitmemiz lazım bu sürede bireysel yeteneklerle kazanmak önemli. Savunmayı biraz daha öne çıkartmakta fayda var. Savunmadan top çıkartma işini Nani ve Diego yapmamalı,bu konuda Emre'nin eksikliğini hissediyoruz. Raul ve Ozan bu eksiği bir nebze olsun giderebilir,Josef ve Topal'dan birinin sahada olması yeter özellikle iç sahada. Fernandao bu ligin bug'u ama sanki haftada 2 maçı kaldıramıyor. Volkan,Kjaer,Nani iyi; RVP büyük oyuncu her hareketinden belli ama golcü bencilliği aşırıya kaçmazsa daha iyi olur. Şener,Gökhan'ı aratmıyor. Hasan Ali Fenerbahçe hariç ligde her takımda ilk 11 oynar kimsede oraya oyuncu aramaz ama Caner başka bir seviye yani burada anormal olan Caner. Diego sorumluluk almaktan kaçmıyor, hep istekli hep çalışkan ama bal yapmayan arı gibi. Topu sadece gerektiğinde dürtse biraz tabela yapsa çok iyi olur yoksa hep "İyi oyuncuya benziyor,göze hoş geliyor ama oynatacak yer yok." yorumlarına maruz kalmaktan kurtulamaz. Ba 2 maçtır iyi oynasa da Kjaer hariç stoperler genel olarak yetersiz. Sow'un yerini doldurmamak benim için kabul edilemez birşey umarım sıkıntı yaşamayız.

Son dakikadaki serbest vuruş kararı yanlış bir karar. Tıpkı 1 hafta önce Ahmet İlhan'ın kendini yere bırakırken ayağını Volkan'a takması gibi, Diego da bacağını Kadir'e takıyor. Bülent Yıldırım tıpkı ülkedeki diğer meslektaşları gibi işini kötü yapan birisi. Geçen hafta Ahmet İlhan'ın pozisyonuna penaltı deyip buna faul değil diyenler art niyetli. Maçın süresiyle ilgili tartışma yapanlar ya kural bilmiyor ya maçı izlemediler yada onlar da art niyetli. Sonuçta Fenerbahçe maçı hakemle kazanmadı,hakem vaktinde penaltı ve kırmızı kartı vermediği için galibiyet son dakikaya kaldı. Fenerbahçeli oyunculara çıkan kartlar, rakip oyunculara çıkmadı.İlla içinde hakem-sonuç ilişkisi geçen bir yorum yapılacaksa "Fenerbahçe hakeme rağmen kazandı." demek daha doğru olur. Türk futbolunun gelişmesi için yabancı hakem getirilebilir yada ülkede kurulan düzen değiştirilir. Bunun için de önce gerçekten adalet istemek lazım. Mesela geçen sezon Galatasaray'a 21.Türkiye şampiyonluğu yolunu açan Fenerbahçe-Akhisar maçının hakemi Özgür Yankaya o maçtan sonra 13 maça çıkarken, o maçta dördüncü hakem olan Ömer Faruk Ocak 3 maça çıkmış. Çıktığı 3 maçtan bir tanesi bölgesel amatör lig maçı, diğeri kadınlar 3.lig maçı. Adalet istenen bir düzende tam tersi olması gerekmez mi?

Bir ağustos gecesini mecburiyetten dışarıda okul bahçesinde geçirdim. Önümüzdeki nisan yada mayıs gecelerinden birini isteyerek,eğlenerek,mutluluktan uçarak dışarıda Bağdat Caddesi'nde geçirmek istiyorum ve bunun olacağına inanıyorum.

Hiç yorum yok :