4 Ağustos 2019 Pazar

Ne Olacak Bu Fener'in Hali? (Bölüm 2: İyi Futbol İyi Futbolcuyla Oynanır)


"Sanki Fenerbahçe yine iyiymiş gibi gözüken ama aslında öyle olmayan bir transfer dönemi geçiriyor." diye yazmıştım Twitter'da yaklaşık 1 ay önce... Gelinen noktada hala Fenerbahçe camiasının bir kısmı Fenerbahçe'nin transfer dönemini iyi geçirdiğini iddia etse de, çoğunluk eksikliklerden şikayetçi...

Fenerbahçe'nin son yıllarda transferdeki en büyük problemi "katkı verecek futbolcu" ile "büyük takım futbolcusu" arasındaki farkı kavrayamamak. Fenerbahçe kadrosundaki neredeyse tüm futbolcular Fenerbahçe'nin geniş kadrosunda bulunabilecek, katkı verebilecek futbolcular ama takımı sırtlayacak, ortaya fark koyacak futbolcu sayısı çok az veya bunlar devamlılığı olmayan oyuncular. Biraz da ekonomik sıkıntılar sebebiyle yönelinen bu tip transferler Fenerbahçe'nin sorununu çözmüyor. Tam tersi giderilemeyen sorunlar ve başarısızlık sebebiyle yeni transfer ihtiyaçlarını ortaya çıkarıyor.

Sadece bu yönetim 2 yılda 19'u bonservisiyle, 5'i kiralık olmak üzere 24 transfer yapmış. Buna rağmen gelinen noktada hala Fenerbahçe'nin bir sürü ihtiyacı var. Şimdi pozisyonlara göre ligdeki ilk maça 15 gün kala Fenerbahçe kadrosunun son haline bakalım.

Yeni yönetim 2 yılda 3 kaleci transfer etti, eldeki Kameni, Erten ve Volkan ile beraber Fenerbahçe'nin 6 kaleci opsiyonu var. Fakat kaleye geçtiğinde Fenerbahçe'nin kaleci problemini kesin çözer diyebileceğimiz bir kişi yok. Daha geçen sezonun başında transfer edilen Berke kiralık olarak yollandı. Fenerbahçe kalesinin güvende olması an itibariyle 6 aylık Süper Lig geçmişi olan Altay'ın iyi kaleci çıkmasına bağlı, peki ya çıkmazsa ne olacak? 6 ay sonra ligdeki sıradan başka bir kaleci mi alınacak?

Sağ bekte Isla, Dirar ve Murat ile sorun yaşanmaz. Sol bekte 2 aya yakın süre sahalardan uzak kalacak olan Hasan Ali'nin alternatifi yok. Stoper pozisyonu da yine kale gibi deneme yanılma tahtasına dönmüş durumda. Kjaer'in yerine Roman, Neto, Reyes, Serdar ve Sadık olmak üzere 5 futbolcu denendi ama hala o pozisyona oyuncu arıyoruz. Skrtel'in de ayrılması ile Fenerbahçe'nin en az 2 kaliteli stoper ihtiyacı var. Ertuğrul, Mert gibi hamleler çok büyük ihtimalle 6 ay sonra başka bir stoper ihtiyacı anlamına gelir.

Orta sahanın merkezinde Fenerbahçe'nin 6 numara arayışı devam ediyor. Her ne kadar modern futbolun gerekliliklerini yerine getiremese de o pozisyonda en iyi alternatif olan Mehmet Topal ile yollar ayrıldı. Gelecek transferin yanına yazmayı düşündüğümüz Emre, hazırlık maçlarında bile çok fazla süre almadı. Tolga, Tolgay, Jailson, Ozan gibi oyuncuların hiçbiri için yeterli diyemeyiz ama yine de Fenerbahçe o pozisyonda elindeki futbolcularla idare edebilir. Bu arada bu 5 oyuncudan 4 tanesinin yeni yönetimin transferleri olduklarını hatırlatalım. Santrfor arkası pozisyonu için Giuliano'nun ardından denenen Benzia ve Zajc'ın ardından 3.denemede Kruse ile kalite sorununu çözdük. Fakat Kruse o pozisyonda oynayan oyunculardan biraz farklı, biraz daha santrfora benzeyen bir oyuncu. O pozisyonda Ekici ve Deniz de alternatif olarak yeterli oyuncular.

Kenarlarda Dirar, Deniz, Moses, Rodrigues rotasyonu oyuncu çeşitliliği açısından fena değil ama kalite açısından yetersiz. Sol açık pozisyonuna içeri kat edebilen, pas alışverişine zenginlik katacak, skor potansiyeli yüksek bir transfer lazım.

Santrfor pozisyonunda Vedat alternatif olarak iyi bir transferdi, hazırlık maçlarında ilk 11 oyuncusu olabileceğini de gösterdi. Fakat oraya mutlaka iyi bir oyuncu daha gerekli.

Sonuç olarak liglerin başlamasına 15 gün kala Fenerbahçe'nin 2 stoper, 1 sol bek, 1 ön libero, 1 sol açık ve 1 santrfor olmak üzere 6 transfere ihtiyacı var. Fakat burada en önemli nokta alınacak oyuncunun ilk 11'e direkt yazılacak, takıma sınıf atlatacak oyuncu olması. Aksi halde yapılan transferler yeni transfer ihtiyacı ve başarısızlık olarak geri dönecektir. Son zamanlarda ortaya çıkan gelecek oyuncunun son transferi olmaması, maaş limiti gibi kıstaslara da çok takılmamak lazım. Zajc'ı aldınız bir sezon oynattınız diyelim 10-12 arası gol+asist katkısı yapar, aldığının 3-4 milyon üstüne satarsın; sonra bir bakmışsın ligi 3. bitirmişsin. Öncelik her zaman şampiyonluğa katkı verecek oyuncu olmalı. Bonservisine 2 milyon verip 1,5 milyona oynayacak sıradan oyuncu almak yerine gidip yıllığı 3,5-4 milyona oyuncu kirala ama kaliteli olsun. Skrtel pahalıydı ama 4 sezon yerine kimseyi aratmadı, Kjaer'in yerine aldığımız adamları neredeyse 6 ayda bir değiştirmek zorunda kaldık. Alacağımız oyuncularla mutlaka takımın pas kalitesini arttırmamız lazım, geriden daha iyi çıkmamızı sağlayacak oyunculara yönelmek gerekiyor. Sıkışan oyunu açmak için mutlaka sol açık pozisyonuna yukarıda bahsettiğim tarzda bir futbol lazım. Moses- Rodrigues kanatlarıyla bu üretkenlik açısından çok sıkıntı yaşadığımız maçlar olacaktır. Mutlaka Kruse'yi takımda doğru konumlandırmak lazım, 4-3-3 ve 4-2-3-1 gibi klasik dizilişler için zor bir oyuncu...

Fenerbahçe'nin pozisyonunda ligin en iyisi diyebileceğimiz kaç futbolcusu var? Bu soruya cevap olarak sayabileceğimiz futbolcu sayısı çoğaltılmalı.

Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların boyutu ne olursa olsun bu asla Fenerbahçe'nin 5 sezondur şampiyon olamıyor olmasından daha büyük bir sıkıntı değil.


20 Haziran 2019 Perşembe

Ne Olacak Bu Fener'in Hali? (Bölüm 1: Türkiye'de şampiyonlukların sahada kazanılmadığını öğrendim)


Ali Koç'un başkan seçilmesiyle beraber büyük umutlarla başlayan bir sezon Fenerbahçe için hüsranla bitti. Bununla beraber 90'ların meşhur sorusu tekrardan hayatımıza girdi: "Ne olacak bu Fener'in hali?"

Kuşkusuz Fenerbahçe'nin bu durumunda saha içi ile ilgili yapılan yanlışların büyük bir payı var. Ben de önce saha içiyle başlamayı düşünüyordum ama özellikle ligin son haftalarında yaşanan şaibeli olaylar fikrimin değişmesine sebep oldu. Şampiyonların belirlenmesinde saha dışının daha büyük önem taşıdığı bir ülkede saha içiyle başlamak kendimi enayi yerine koymak olurdu.

Son 20 yılda G.Saray 9; Fenerbahçe ise 6 kere şampiyonluk sevinci yaşamış. Aynı sürede G.Saray'ın 6 kupa şampiyonluğuna karşı, Fenerbahçe'nin sadece 2 kupa şampiyonluğu var. Süper Kupa'da da G.Saray'ın 6 şampiyonluğuna karşı, Fenerbahçe'nin 3 şampiyonluğu bulunuyor. Yani 20 yılda G.Saray, Fenerbahçe'nin 2 katından daha fazla kupa kazanmış. Şu tabloya bakan biri saha içinde G.Saray'ın, Fenerbahçe'den çok daha iyi işler yaptığını zanneder. Peki gerçek öyle mi? Elbette hayır...

G.Saray'ın, Fenerbahçe'ye kurduğu üstünlüğün temelinde saha dışında Fenerbahçe'den çok daha güçlü olması yatıyor. Bu üstünlüğü genel olarak 3'e ayırmak lazım. TFF, medya ve camia...

Bu konunun detaylarına girmeden önce hakem kararlarının bir ligin sonucuna nasıl etki edebileceğine biraz değinmek istiyorum. Türkiye'de son 20 yılda 17 kez şampiyon son 2 haftada belli olmuş. Yani çoğu kez 1-2 maçın sonucu değişik olsa şampiyon değişebilirmiş.

Detaylı şekilde son 2 sezona bakalım.

2017-2018 Sezonu şu şekilde bitti.

1- G.Saray 75
2- Fenerbahçe 72
3- Başakşehir 72
4- Beşiktaş 71

Ligin 26.haftasında oynanan Fenerbahçe-G.Saray maçında Fenerbahçe'nin 3 penaltısı verilmedi. Bunlardan bir tanesi verilmiş olsa ve golle sonuçlansa puan tablosu şöyle şekillenecekti.

1- Fenerbahçe 74
2- G.Saray 74
3- Başakşehir 72
4- Beşiktaş 71

Yine ligin 30.haftasında berabere devam eden Alanya-G.Saray maçında Alanya'nın verilmeyen bir penaltısı ve Muslera'ya çıkmayan bir kırmızı kart var. Bu maç da Alanya galibiyetiyle bitse lig sıralaması şu şekilde olacaktı.

1- Fenerbahçe 74
2- Başakşehir 72
3- Beşiktaş 71
4- G.Saray 71


2018-2019 sezonunda şampiyon belli olduğunda tablo şu şekildeydi.

1- G.Saray 69
2- Başakşehir 66
3- Beşiktaş 62
4- Trabzon 60

Ligin 21.haftasında maç 1-1 devam ederken G.Saray'a çıkmayan 2 kırmızı kart var. Sonrasında Trabzonspor'un verilmeyen 1 penaltısı var.

Ligin 26.haftasında Bursaspor 2-0 öndeyken verilmeyen 1 penaltısı var.

Ligin 29.haftasında Kayserispor maçı 1-1 devam ederken Emre Akbaba'ya çıkmayan 1 kırmızı kart, ilerleyen dakikalarda da Kayserispor'un verilmeyen 1 penaltısı var.

Ligin 31.haftasında Beşiktaş maçında yarım saatlik bir kıyımın ardından, maç 0-0 devam ederken yanlış taç kararı sonrası gelen 1 gol var.

Ligin 32.haftasında Rizespor karşısında top oyunda değilken verilen 1 penaltı, maç berabere devam ederken verilen uydurma 1 kırmızı kart ve Rizespor öndeyken G.Saray lehine verilen uydurma 1 penaltı var.

G.Saray bu 5 maçın hepsini kazandı, bu maçlar doğru yönetilmiş olsa ve sadece 2 tanesinde berabere kalsa şampiyon olamayacaktı. Sadece Beşiktaş ve Trabzon'a karşı kaybetse ligi 4.sırada bitirecekti. Mesela G.Saray'a yapılan 5 maçlık bu destek ilk 4 sıradaki takımların puan kaybettiği maçlarda onlara yapılsa onlar da şampiyon olabilirdi. Uzun lafın kısası 2 sezondur Türkiye Ligi'nde 4. olması gereken bir kulüp şampiyon yapılıyor.

Önce camia meselesinden başlayalım. G.Saray'ın hakem hatasıyla bir maçta puan kaybettiğini düşünelim. Eğer maç iç sahadaysa henüz maç oynanırken hakemlere ve rakip kulübeye yapılan saldırılarla süreç başlıyor. Maç bitimiyle beraber önce teknik direktör, ardından futbol şube sorumlusu ortalığı yangın yerine çeviriyor. Yöneticiler, taraftar hesapları, medyadaki savunucuları süreci devam ettiriyor. Dernek başkanları, siyasetçiler, sanatçılar, akademisyenler, çeşitli alanlarda ünlü olmuş kişiler sosyal medyada alevi büyütüyor. Tüm bunlar olayın yaşandığı gece oluyor; hafta içinde açıklamaların devamı, resmi hesaplardan yapılan paylaşımlar, federasyon ziyaretleri, kimi zaman şantajlarla (VAR kayıtları elimizde) iş büyüyor. Bir anda ülkede öyle bir atmosfer oluşturuluyor ki sanki Türkiye'de ilk defa bir hakem hatası yapılmış gibi bir durum meydana geliyor. İlgili pozisyonunu izlemeyen kişilere bile G.Saray mağdur edildi, herkes G.Saray'a karşı algısı yerleştiriliyor. Bu bazen maçtaki bir pozisyon, bazen aslında olması gerekenden çok az verilmiş bir ceza, bazen maç saati veya günü, bazen verilen bir ödül olabiliyor. Ne olduğunun hiç önemi yok, önemli olan G.Saray mağdur ediliyor algısını oluşturmak. Bunu yaparken de hep birlikte camia olarak hareket ediyorlar. İçerde 2-0 öndeyken 2-2'ye gelen bir maçtan sonra kimse teknik direktörün veya takımın yaptığı hatalara odaklanmıyor. 1-0 öndeyken 10 kişi takıma karşı sahadan beraberlikle ayrıldıktan sonra kimse teknik direktörün oyuncu değişikliklerini sorgulamıyor. Kimse oynanan oyunun keyifsizliğinden dem vurmuyor. Herkesin çalıştığı tek bir şey var: "G.Saray mağdur edildi." algısını oluşturmak.

Kuşkusuz bu işin en önemli ayaklarından biri medya... G.Saray'ın içerde düşme hattındaki bir Anadolu takımına karşı 2-0'dan 2-2'ye gelen maçının ardından verilmeyen penaltı konuşulur. "Sen G.Saray'sın 2-0 öndeyken bu maçı vermeyeceksin." diyen G.Saraylı bulamazsınız. Bu sezonki G.Saray-Trabzon maçı 1-1 devam ederken, G.Saray'a çıkmayan 2 kırmızı kart vardı. Skandalların devam ettiği maçta G.Saray rakibini 3-1 yendi. Maçtan sonra medyada genel olarak "Evet hakem çok kötü bir maç yönetti ama bu G.Saray'ın çok iyi oynadığı gerçeğini değiştirmez." yorumları yapıldı. Bu tip yorumlar G.Saray'ın hakemle kazandığı maçtan sonra değişmez yorumlardır, genelde G.Saraylı oyuncuların emeği söylemleri ile desteklenir. G.Saray hakemle kazanmamıştır, hakem kötü maç yönetmiştir. Tam tersi Fenerbahçe'ye olduğunda ise Fenerbahçe hakemle kazandı algısı öyle bir işlenir ki bir sonraki hafta doğranacağını bile bile maça çıkarsın. Bu sene Rize maçından sonra bir radyo müdürü olayı başka bir boyuta taşıyarak hakemlere "Siz kimsiniz de G.Saray'ın şampiyonluğunu gölgeliyorsunuz." demişti. Yani G.Saray kollandığı, hakemle kazandığı maçın bile mağduru olabilecek bir camia... Lig bittiğinde ise her zaman klişeler hazırdır. Hoca övülür, ligin son haftalarında ısıtılan kollanmanın medyadaki ismi olan şampiyonluk geni masalları anlatılır. "Falanca maçta da G.Saray aleyhine bir hata olmuştu." denerek lehine yapılan hatalar temizlenir, isterse oranı 5'e 1 olsun. Sonunda G.Saray'ın hakemlerle kazandığı şampiyonluğu aklanmıştır.

Mesela siz hiç "Fatih Terim, G.Saray'ı kötü, kavgacı gösteriyor." diyen birini duydunuz mu? Elbette birkaç kısık ses dışında bir şey duyamazsınız. Onu çekme, bunu çek geleneği sebebiyle fazla kurcalamazlar bunları... Hatta bazen atılan tokada bile bir gerekçe bulurlar. Hem Fatih Terim, Emre Belözoğlu veya Volkan Demirel değil ki neden kavgacı veya kötü göstersin?

Tüm bunların sonucunda TFF mensupları işi nihayete erdirirler. Bir ceza söz konusuysa alt sınırdan verilir, hatta bazen hafifletici sebep ekleyip daha da azaltırlar. Hafta sonu toplanıp, erteledikleri bile görülmüştür. Bazen bir MHK başkanını resmi açıklama yaparak hakemlere mesaj yollarken görürsünüz. Bazen bir federasyon yöneticisi G.Saray adına transfer görüşmelerine katılır veya federasyonda G.Saray'a hizmet edeceğini söyler. Peki medyamız tüm bunlara herhangi bir tepki verir mi? Elbette hayır... Aynı şeylerin Fenerbahçe için yapıldığını hiç gördünüz mü? Yapılsa ne olur? Mesela Fenerbahçe hakemlerle şampiyon olsa ve MHK başkanının yeğeni Fenerbahçe'nin şampiyonluk eğlencesinde sahneye çıksa ne olur? Tüm bunlar bir yana kimi zaman resmi açıklamalarla, kimi zaman gazetelere uçurulan haberlerle, çoğu kez atamalarla ve oluşturulan algılarla hakemler kollanması istenilen takımı kollarlar.


Peki Fenerbahçe ne yapmalı?

İlk önce en büyük sorunun bu olduğunu anlaması gerekiyor. Sahada rakibinden kat kat daha iyi olsan da bunları çözemediğinde Denizli oluyor, Avrupa'da çeyrek final oynadığın sezonda kondisyonere şampiyonluk vermiş oluyorsun. Rakibin Hamza Hamzaoğlu ile 3 kupa alırken, Ersun Yanal'ın kovulup yerine İsmail Kartal'ın gelmesini esas sorun zannediyorsun. Halis Özkahya gelip, milyonlarca dolarlık yatırımını 2 düdükle çöpe atıyor ama sen Vitor'un kötü oyunundan dem vuruyorsun. Elbette Ersun Yanal'ın kovulması hataydı, Vitor berbat bir futbol oynatıyordu ama tüm bunlara rağmen neden şampiyon olmayasın? Rakiplerin her şeyi çok mu iyi yapıyor? O kadar iyilerse neden onca hakem desteğine rağmen sadece birkaç puanla seni geçebiliyorlar?

2011'de Fenerbahçe'nin şike yaparak şampiyon olduğunu ima eden adam hiçbir şey olmamış gibi görevine devam ederken, G.Saray'ın şaibeli şampiyonluğunu dile getiren kişi aynı programdan uzaklaştırılıyor. Buna tepki vermezsen olmaz.

Aynı programda eski G.Saraylı futbolcu Rize-G.Saray maçı için "Bu maçta ne oldu ki?"diye yorum yaparken, eski Fenerbahçeli futbolcu "Fenerbahçe başkanı bu maçla ilgili niye konuşuyor ki?" derse bu iş olmaz.

G.Saraylılar ortalığı olay anında yangın yerine çevirirken, Fenerbahçeli yöneticiler açıklama yapmak için ertesi günü beklerse bu iş olmaz.

G.Saraylılar 2-0'dan 2-2'ye gelen maçtan sonra bir tacın peşine düşmüşken, Fenerbahçeliler verilmeyen 3 penaltıyla şampiyonluğun çalındığı maç sonrasında Valbuena'nın oynamama sebebinin peşine düşerlerse bu iş olmaz.

Fenerbahçeli sanatçılar G.Saray'ın şaibeli şampiyonluğunu tebrik sırasına girerse bu iş olmaz.

Fenerbahçeli yönetiler medya gücünü, federasyondaki yapılanmayı önemsemezse bu iş olmaz.

Fenerbahçeliler, Dünyaca ünlü futbolcuların taktik bilmez diye alay ettikleri bir hocanın saha dışı faktörlerle kazandığı başarıları överse bu iş olmaz. Hakemler olmasa 4. olacak bir takımın şampiyon yapılmasını futbolcu performanslarına bağlarlarsa bu iş olmaz.

Fenerbahçeliler, saha içinde çok iyi olunca her şeye rağmen şampiyonluğu alacaklarına, transferlerin tüm işi çözebileceğine inanırlarsa bu iş olmaz.

Aziz Yıldırım'ın hakkını veremediği şu sözünü hiç unutmamak lazım:

"Türkiye'de şampiyonlukların sahada kazanılmadığını öğrendim."

9 Şubat 2019 Cumartesi

Fenerbahçe Düşmanlığına Adanmış Bir Hayat: Yusuf Namoğlu

Yıl 1986, Yusuf Namoğlu Fenerbahçe ile G.Saray arasından oynanan maçta aynı pozisyonda hem Fenerbahçe'nin penaltısını vermiyor hem de ofsayt uydurarak golünü iptal ediyor.

 

Yıl yine 1986, Yusuf Namoğlu Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanan maçta Fenerbahçeli oyuncunun göğsüne çarpan topta Beşiktaş lehine penaltı veriyor. Maçta Namoğlu'nun Fenerbahçeli futbolculara küfür ettiği hakkında iddialar var.




Yıl 2011, 3 Temmuz kumpası ile beraber dizayn edilmeye çalışılan yeni futbol düzeninde Yusuf Namoğlu MHK'nın başına getiriliyor.

2011-2012 sezonunun 3.haftası Fenerbahçe ile Manisaspor karşılaşıyor. Duraklama dakikalarında Fenerbahçe'nin nizami golü yan hakem Serkan Akarca tarafından iptal ediliyor. Maçtan sonra Yusuf Namoğlu sahneye çıkarak Fenerbahçe ile alay edercesine şu açıklamaları yapıyor.

Aynı hafta Karabük'te uçan tekme atan Muslera'ya Bünyamin Gezer tarafından kırmızı kart gösteriliyor. Bunun üzerine Namoğlu, Bünyamin Gezer'e maç vermiyor. Bünyamin Gezer de bu olay üzerine hakemliği bırakıyor.



Fenerbahçe'nin belki de şampiyonluğuna mal olan bu hata ile alay eden Namoğlu, 8.haftada G.Saray'ın isyanı üzerine kendi hakemini medya önünde eleştiriyor. 


Daha ligin başında hakemlere medya üzerinden "Fenerbahçe'yi doğrayın, G.Saray'ı kollayın mesajını yollayan" Namoğlu'nun hakemleri mesajı alarak kalan maçlarda Namoğlu'na ilk G.Saray şampiyonluğunu yaşatıyorlar. 

2014-2015 sezonunda Fenerbahçe ile G.Saray Türkiye Ligi'nin 1959'dan itibaren oynanan bölümünde 20.şampiyonluk için mücadele ediyor. Sezonun ilk yarısının sonlarına doğru Namoğlu tekrar göreve getiriliyor. Sezonun 21.haftasında Fenerbahçe, liderlik maçında Akhisar karşısına çıkıyor. Maçın hakemi Özgür Yankaya, en az 2 kez atılması gereken Akhisarlı Custodio'yu ısrarla oyundan atmıyor. Maçın 4.hakemi Ömer Faruk Ocak, bu pozisyonlardan birinde maçın hakemini uyarıyor ama uyarısı sonuçsuz kalıyor. Maçın ardından Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal bu olayı açıklayınca Namoğlu devreye girerek Ömer Faruk Ocak'ı ertesi hafta amatör küme maçına yolluyor. Bununla da yetinmeyen Namoğlu, maçın hakemini kızağa çekiyor. Yaklaşık 2 ay sonra maçın hakemine Kadınlar 3.Lig maçını yönettiriyor. Daha sonra ligin son haftasında bir maçta 4.hakemlik veriyor. Yaşananların üzerine Ömer Faruk Ocak hakemliği bırakıyor.


Hakemlere verdiği mesajla 2.Galatasaray şampiyonluğunu yaşayan Namoğlu 2016-2017 sezonunda tekrar göreve geliyor. Sezona kötü başlayan Fenerbahçe, Advocaat yönetiminde toparlanmaya başlıyor. Ligin 14.haftası Fenerbahçe liderin sadece 4 puan gerisinde girdiği haftada, Antalya deplasmanına çıkıyor. Maçın hakemi Fenerbahçe'nin 3 penaltı 1 de golünü vermiyor. Ertesi gün hemen Namoğlu devreye giriyor ve Cüneyt Çakır'a destek oluyor. 


Ligin 17.haftasında Adana maçında penaltısı verilmeyen, 20.haftada son dakika Bursa lehine uydurulan penaltıyla puan kaybeden Fenerbahçe yine devre dışı bırakılıyor. 

2017-2018 sezonu 10.haftası G.Saray ile puan farkını 5'e indirmek için Kayseri karşısına çıkan Fenerbahçe'nin maç 3-2 iken penaltısı verilmiyor, yine aynı pozisyonda Kayserili oyuncuya çıkması gereken kart da çıkmıyor. Maçın hakemi Halil Umut Meler ertesi hafta 4.hakem olarak yine sahada...

19.hafta Ali Palabıyık, Trabzon'da 30 dakikada 2 kırmızı kartı es geçiyor, Fenerbahçe yine puan kaybediyor. Yalnızca 1 hafta dinlendirilen Palabıyık görevine devam ediyor.

20.hafta Mete Kalkavan, Gençlerbirliği oyuncusu Issah'ı ilk yarım saatte oyundan atmıyor. Yalnızca 1 hafta dinlendirilen Kalkavan görevine devam ediyor.

26.hafta Bülent Yıldırım ile derbide 3 penaltıyı vermeyerek Fenerbahçe'yi devre dışı bırakan Namoğlu, 30.hafta Alanya maçında G.Saray Lisesi mezunu bir babanın oğlu olduğu iddia edilen Ümit Öztürk'ün performansıyla 3.Galatasaray şampiyonluğunu yaşıyor.

Ligin bitiminde daha önce fanatik G.Saraylı amcası Yusuf Namoğlu tarafından G.Saraylı yapıldığını açıklayan şarkıcı Birol Namoğlu, G.Saray'ın şampiyonluk eğlencesinde sahneye çıkıyor. 

Bu sezonun 13.haftasında G.Saray, Konya maçı sonrası isyan edince Namoğlu yine devreye girerek Hüseyin Göçek ve Halis Özkahya üzerinden hakemlerine mesaj yolluyor. 


Bu dönemde federasyonu protesto eden, defalarca federasyonu istifaya çağıran, hakemleri düdük asmaya davet eden G.Saray camiası MHK başkanı Namoğlu'nun ismini ağzına dahi almıyor.

Defalarca G.Saray'dan taraf olduğunu ve Fenerbahçe düşmanlığını açıkça ortaya koymuş bu şahıs ligin 2.yarısının başından beri 4 lig, 2 kupa maçı olmak üzere hakemlerine Fenerbahçe'yi doğratıyor.

Cüneyt Çakır, Ali Palabıyık ve Suat Arslanboğa bunun karşılığında ceza almazken, dün akşam Fenerbahçe'yi doğrayan Alper Ulusoy'un da Kayseri'nin golünü vermediği için ceza alacağı konuşuluyor. 

Tüm bu yaşananlar karşısında açıkça taraf olduğu bilinen bir kişi hakkında Fenerbahçe'nin yeni yönetiminin de tıpkı eskisi gibi bir adım atmaması sinir bozucu derecede bir davranış olarak ortada durmaya devam ediyor.