20 Haziran 2019 Perşembe

Ne Olacak Bu Fener'in Hali? (Bölüm 1: Türkiye'de şampiyonlukların sahada kazanılmadığını öğrendim)


Ali Koç'un başkan seçilmesiyle beraber büyük umutlarla başlayan bir sezon Fenerbahçe için hüsranla bitti. Bununla beraber 90'ların meşhur sorusu tekrardan hayatımıza girdi: "Ne olacak bu Fener'in hali?"

Kuşkusuz Fenerbahçe'nin bu durumunda saha içi ile ilgili yapılan yanlışların büyük bir payı var. Ben de önce saha içiyle başlamayı düşünüyordum ama özellikle ligin son haftalarında yaşanan şaibeli olaylar fikrimin değişmesine sebep oldu. Şampiyonların belirlenmesinde saha dışının daha büyük önem taşıdığı bir ülkede saha içiyle başlamak kendimi enayi yerine koymak olurdu.

Son 20 yılda G.Saray 9; Fenerbahçe ise 6 kere şampiyonluk sevinci yaşamış. Aynı sürede G.Saray'ın 6 kupa şampiyonluğuna karşı, Fenerbahçe'nin sadece 2 kupa şampiyonluğu var. Süper Kupa'da da G.Saray'ın 6 şampiyonluğuna karşı, Fenerbahçe'nin 3 şampiyonluğu bulunuyor. Yani 20 yılda G.Saray, Fenerbahçe'nin 2 katından daha fazla kupa kazanmış. Şu tabloya bakan biri saha içinde G.Saray'ın, Fenerbahçe'den çok daha iyi işler yaptığını zanneder. Peki gerçek öyle mi? Elbette hayır...

G.Saray'ın, Fenerbahçe'ye kurduğu üstünlüğün temelinde saha dışında Fenerbahçe'den çok daha güçlü olması yatıyor. Bu üstünlüğü genel olarak 3'e ayırmak lazım. TFF, medya ve camia...

Bu konunun detaylarına girmeden önce hakem kararlarının bir ligin sonucuna nasıl etki edebileceğine biraz değinmek istiyorum. Türkiye'de son 20 yılda 17 kez şampiyon son 2 haftada belli olmuş. Yani çoğu kez 1-2 maçın sonucu değişik olsa şampiyon değişebilirmiş.

Detaylı şekilde son 2 sezona bakalım.

2017-2018 Sezonu şu şekilde bitti.

1- G.Saray 75
2- Fenerbahçe 72
3- Başakşehir 72
4- Beşiktaş 71

Ligin 26.haftasında oynanan Fenerbahçe-G.Saray maçında Fenerbahçe'nin 3 penaltısı verilmedi. Bunlardan bir tanesi verilmiş olsa ve golle sonuçlansa puan tablosu şöyle şekillenecekti.

1- Fenerbahçe 74
2- G.Saray 74
3- Başakşehir 72
4- Beşiktaş 71

Yine ligin 30.haftasında berabere devam eden Alanya-G.Saray maçında Alanya'nın verilmeyen bir penaltısı ve Muslera'ya çıkmayan bir kırmızı kart var. Bu maç da Alanya galibiyetiyle bitse lig sıralaması şu şekilde olacaktı.

1- Fenerbahçe 74
2- Başakşehir 72
3- Beşiktaş 71
4- G.Saray 71


2018-2019 sezonunda şampiyon belli olduğunda tablo şu şekildeydi.

1- G.Saray 69
2- Başakşehir 66
3- Beşiktaş 62
4- Trabzon 60

Ligin 21.haftasında maç 1-1 devam ederken G.Saray'a çıkmayan 2 kırmızı kart var. Sonrasında Trabzonspor'un verilmeyen 1 penaltısı var.

Ligin 26.haftasında Bursaspor 2-0 öndeyken verilmeyen 1 penaltısı var.

Ligin 29.haftasında Kayserispor maçı 1-1 devam ederken Emre Akbaba'ya çıkmayan 1 kırmızı kart, ilerleyen dakikalarda da Kayserispor'un verilmeyen 1 penaltısı var.

Ligin 31.haftasında Beşiktaş maçında yarım saatlik bir kıyımın ardından, maç 0-0 devam ederken yanlış taç kararı sonrası gelen 1 gol var.

Ligin 32.haftasında Rizespor karşısında top oyunda değilken verilen 1 penaltı, maç berabere devam ederken verilen uydurma 1 kırmızı kart ve Rizespor öndeyken G.Saray lehine verilen uydurma 1 penaltı var.

G.Saray bu 5 maçın hepsini kazandı, bu maçlar doğru yönetilmiş olsa ve sadece 2 tanesinde berabere kalsa şampiyon olamayacaktı. Sadece Beşiktaş ve Trabzon'a karşı kaybetse ligi 4.sırada bitirecekti. Mesela G.Saray'a yapılan 5 maçlık bu destek ilk 4 sıradaki takımların puan kaybettiği maçlarda onlara yapılsa onlar da şampiyon olabilirdi. Uzun lafın kısası 2 sezondur Türkiye Ligi'nde 4. olması gereken bir kulüp şampiyon yapılıyor.

Önce camia meselesinden başlayalım. G.Saray'ın hakem hatasıyla bir maçta puan kaybettiğini düşünelim. Eğer maç iç sahadaysa henüz maç oynanırken hakemlere ve rakip kulübeye yapılan saldırılarla süreç başlıyor. Maç bitimiyle beraber önce teknik direktör, ardından futbol şube sorumlusu ortalığı yangın yerine çeviriyor. Yöneticiler, taraftar hesapları, medyadaki savunucuları süreci devam ettiriyor. Dernek başkanları, siyasetçiler, sanatçılar, akademisyenler, çeşitli alanlarda ünlü olmuş kişiler sosyal medyada alevi büyütüyor. Tüm bunlar olayın yaşandığı gece oluyor; hafta içinde açıklamaların devamı, resmi hesaplardan yapılan paylaşımlar, federasyon ziyaretleri, kimi zaman şantajlarla (VAR kayıtları elimizde) iş büyüyor. Bir anda ülkede öyle bir atmosfer oluşturuluyor ki sanki Türkiye'de ilk defa bir hakem hatası yapılmış gibi bir durum meydana geliyor. İlgili pozisyonunu izlemeyen kişilere bile G.Saray mağdur edildi, herkes G.Saray'a karşı algısı yerleştiriliyor. Bu bazen maçtaki bir pozisyon, bazen aslında olması gerekenden çok az verilmiş bir ceza, bazen maç saati veya günü, bazen verilen bir ödül olabiliyor. Ne olduğunun hiç önemi yok, önemli olan G.Saray mağdur ediliyor algısını oluşturmak. Bunu yaparken de hep birlikte camia olarak hareket ediyorlar. İçerde 2-0 öndeyken 2-2'ye gelen bir maçtan sonra kimse teknik direktörün veya takımın yaptığı hatalara odaklanmıyor. 1-0 öndeyken 10 kişi takıma karşı sahadan beraberlikle ayrıldıktan sonra kimse teknik direktörün oyuncu değişikliklerini sorgulamıyor. Kimse oynanan oyunun keyifsizliğinden dem vurmuyor. Herkesin çalıştığı tek bir şey var: "G.Saray mağdur edildi." algısını oluşturmak.

Kuşkusuz bu işin en önemli ayaklarından biri medya... G.Saray'ın içerde düşme hattındaki bir Anadolu takımına karşı 2-0'dan 2-2'ye gelen maçının ardından verilmeyen penaltı konuşulur. "Sen G.Saray'sın 2-0 öndeyken bu maçı vermeyeceksin." diyen G.Saraylı bulamazsınız. Bu sezonki G.Saray-Trabzon maçı 1-1 devam ederken, G.Saray'a çıkmayan 2 kırmızı kart vardı. Skandalların devam ettiği maçta G.Saray rakibini 3-1 yendi. Maçtan sonra medyada genel olarak "Evet hakem çok kötü bir maç yönetti ama bu G.Saray'ın çok iyi oynadığı gerçeğini değiştirmez." yorumları yapıldı. Bu tip yorumlar G.Saray'ın hakemle kazandığı maçtan sonra değişmez yorumlardır, genelde G.Saraylı oyuncuların emeği söylemleri ile desteklenir. G.Saray hakemle kazanmamıştır, hakem kötü maç yönetmiştir. Tam tersi Fenerbahçe'ye olduğunda ise Fenerbahçe hakemle kazandı algısı öyle bir işlenir ki bir sonraki hafta doğranacağını bile bile maça çıkarsın. Bu sene Rize maçından sonra bir radyo müdürü olayı başka bir boyuta taşıyarak hakemlere "Siz kimsiniz de G.Saray'ın şampiyonluğunu gölgeliyorsunuz." demişti. Yani G.Saray kollandığı, hakemle kazandığı maçın bile mağduru olabilecek bir camia... Lig bittiğinde ise her zaman klişeler hazırdır. Hoca övülür, ligin son haftalarında ısıtılan kollanmanın medyadaki ismi olan şampiyonluk geni masalları anlatılır. "Falanca maçta da G.Saray aleyhine bir hata olmuştu." denerek lehine yapılan hatalar temizlenir, isterse oranı 5'e 1 olsun. Sonunda G.Saray'ın hakemlerle kazandığı şampiyonluğu aklanmıştır.

Mesela siz hiç "Fatih Terim, G.Saray'ı kötü, kavgacı gösteriyor." diyen birini duydunuz mu? Elbette birkaç kısık ses dışında bir şey duyamazsınız. Onu çekme, bunu çek geleneği sebebiyle fazla kurcalamazlar bunları... Hatta bazen atılan tokada bile bir gerekçe bulurlar. Hem Fatih Terim, Emre Belözoğlu veya Volkan Demirel değil ki neden kavgacı veya kötü göstersin?

Tüm bunların sonucunda TFF mensupları işi nihayete erdirirler. Bir ceza söz konusuysa alt sınırdan verilir, hatta bazen hafifletici sebep ekleyip daha da azaltırlar. Hafta sonu toplanıp, erteledikleri bile görülmüştür. Bazen bir MHK başkanını resmi açıklama yaparak hakemlere mesaj yollarken görürsünüz. Bazen bir federasyon yöneticisi G.Saray adına transfer görüşmelerine katılır veya federasyonda G.Saray'a hizmet edeceğini söyler. Peki medyamız tüm bunlara herhangi bir tepki verir mi? Elbette hayır... Aynı şeylerin Fenerbahçe için yapıldığını hiç gördünüz mü? Yapılsa ne olur? Mesela Fenerbahçe hakemlerle şampiyon olsa ve MHK başkanının yeğeni Fenerbahçe'nin şampiyonluk eğlencesinde sahneye çıksa ne olur? Tüm bunlar bir yana kimi zaman resmi açıklamalarla, kimi zaman gazetelere uçurulan haberlerle, çoğu kez atamalarla ve oluşturulan algılarla hakemler kollanması istenilen takımı kollarlar.


Peki Fenerbahçe ne yapmalı?

İlk önce en büyük sorunun bu olduğunu anlaması gerekiyor. Sahada rakibinden kat kat daha iyi olsan da bunları çözemediğinde Denizli oluyor, Avrupa'da çeyrek final oynadığın sezonda kondisyonere şampiyonluk vermiş oluyorsun. Rakibin Hamza Hamzaoğlu ile 3 kupa alırken, Ersun Yanal'ın kovulup yerine İsmail Kartal'ın gelmesini esas sorun zannediyorsun. Halis Özkahya gelip, milyonlarca dolarlık yatırımını 2 düdükle çöpe atıyor ama sen Vitor'un kötü oyunundan dem vuruyorsun. Elbette Ersun Yanal'ın kovulması hataydı, Vitor berbat bir futbol oynatıyordu ama tüm bunlara rağmen neden şampiyon olmayasın? Rakiplerin her şeyi çok mu iyi yapıyor? O kadar iyilerse neden onca hakem desteğine rağmen sadece birkaç puanla seni geçebiliyorlar?

2011'de Fenerbahçe'nin şike yaparak şampiyon olduğunu ima eden adam hiçbir şey olmamış gibi görevine devam ederken, G.Saray'ın şaibeli şampiyonluğunu dile getiren kişi aynı programdan uzaklaştırılıyor. Buna tepki vermezsen olmaz.

Aynı programda eski G.Saraylı futbolcu Rize-G.Saray maçı için "Bu maçta ne oldu ki?"diye yorum yaparken, eski Fenerbahçeli futbolcu "Fenerbahçe başkanı bu maçla ilgili niye konuşuyor ki?" derse bu iş olmaz.

G.Saraylılar ortalığı olay anında yangın yerine çevirirken, Fenerbahçeli yöneticiler açıklama yapmak için ertesi günü beklerse bu iş olmaz.

G.Saraylılar 2-0'dan 2-2'ye gelen maçtan sonra bir tacın peşine düşmüşken, Fenerbahçeliler verilmeyen 3 penaltıyla şampiyonluğun çalındığı maç sonrasında Valbuena'nın oynamama sebebinin peşine düşerlerse bu iş olmaz.

Fenerbahçeli sanatçılar G.Saray'ın şaibeli şampiyonluğunu tebrik sırasına girerse bu iş olmaz.

Fenerbahçeli yönetiler medya gücünü, federasyondaki yapılanmayı önemsemezse bu iş olmaz.

Fenerbahçeliler, Dünyaca ünlü futbolcuların taktik bilmez diye alay ettikleri bir hocanın saha dışı faktörlerle kazandığı başarıları överse bu iş olmaz. Hakemler olmasa 4. olacak bir takımın şampiyon yapılmasını futbolcu performanslarına bağlarlarsa bu iş olmaz.

Fenerbahçeliler, saha içinde çok iyi olunca her şeye rağmen şampiyonluğu alacaklarına, transferlerin tüm işi çözebileceğine inanırlarsa bu iş olmaz.

Aziz Yıldırım'ın hakkını veremediği şu sözünü hiç unutmamak lazım:

"Türkiye'de şampiyonlukların sahada kazanılmadığını öğrendim."